1. Ünite – Orta Asya ve Kafkaslar Siyasi Tarihi
19. YÜZYILDA KAFKASLAR VE TÜRKİSTAN
Kafkaslar ve Orta Asya’nın siyasi tarihi önemli ölçüde Rusya’nınki ile paralellik göstermektedir. Moskova Prensliği’nin kuruluşu 13. yüzyıla kadar uzanır. IV. İvan (Korkunç İvan) (1530-1584) bölgede bir güç hâline gelerek 1552’de Kazan ve 1556’da Astrahan (Ejder Han, Hacı Tarhan) hanlıklarını almıştır. 1569’da Osmanlı Devleti Rusları Astrahan’dan çıkarma teşebbüsünde bulunmuştur. Bunun için Don ve Volga nehirleri arasında bir kanal kazılarak Karadeniz’in Hazar’a bağlanması projesi gündeme gelmiştir. Böylece güçlü Osmanlı donanması Hazar’a girecek ve Türk hanlıklarına destek olacaktı. Ancak İmparatorluğun iç meseleleri sebebiyle bu proje sonuçsuz kalmıştır. 1588’de ise Osmanlı, İran’a karşı Buhara ile ittifak teklifini kabul etmiştir. Bunun sonucu olarak 1599’da yeni Buhara Hükümdarı İran’a karşı Osmanlı’ dan tekrar yardım istemiş ve isteği kabul edilmiştir 1600 yılından itibaren Kazakistan’a yerleşmeye başlayan Kalmuklar, bölgede hâkimiyet kurmaya başladılar. Rusların tâbiiyetine geçmeyi reddeden Başkurtlarla Ruslara karşı savaştılar. 1700’de Fergana Vadisi’nde Hokand Hanlığı’nın bağımsızlığını ilan etmesiyle, bölgedeki Türk hanlıklarının sayısı üçe yükseldi. Ancak bölgedeki iki eski hanlık (Buhara ve Hive) bunu kabulde zorlandılar. Bu yüzden zaman zaman Hokand bağımsız olmayan beylik hâlinde varlığını devam ettirdi
18. yüzyıl başında Orta Asya’nın kuzey bölgesinde yer alan Kazak Hanlığı ile Rusya arasında, tarihin seyrini değiştiren önemli bir gelişme yaşandı: Komşu Türk beyliklerini de etkisi altına alan Kazak Hanı Ebulhayr (Abılay), yine bir Türk boyu olan Kalmukları mağlup etti. Kuzeye kaçan Kalmuklar ise sık sık Kazakları rahatsız etmekteydi. Ebulhayr, göçebe hayatı yaşayan ve zaman zaman baskın yapan Kalmuklara karşı koymak ve Başkurtları da hâkimiyeti altına almak üzere Ruslarla ittifaka karar verdi. Ruslar, Başkurtlar ile Kazakların tam ortasında Or (Ural) ırmağının yayık denilen suyun geniş bir alana ve kumsala yayıldığı bir bölgede bir kale inşasını kabul ettiler. Rusya 19. yüzyılın başında, İran ve Osmanlı Devleti ile Osmanlı ve Türkistan arasında tampon bir bölge oluşturmaya karar verdi. 1723’den beri temas hâlinde bulundukları Hristiyan Gürcü ve Ermenileri kullanmaya karar verdi. Böylece Kafkasya’da Gürcistanlaştırma ve Ermenistanlaştırma siyasetini başlattı. İran ve Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenileri zorla veya teşvikle göç ettirerek Erivan merkezli bölgeye yerleştirdiler Orta Asya ve Kafkaslar tarihi açısından Rus-İran ilişkileri de son derece önemlidir. Günümüze uzanan, özellikle Türk kökenli devletlere karşı Rus-İran dayanışmasını yakın tarihte de görmek mümkündür. 19. yüzyılda Kafkasya’da bağımsız Türk hanlıklarından bazıları şunlardı: Şirvan, Talış, Lenkeran, Karabağ, Kuba, Gence, Revan, Bakü, Derbend ve Nahçivan.
RUS ÇARLIĞI TARAFINDAN KAFKAS VE TÜRKİSTAN HANLIKLARININ İŞGALİ
Kırım Savaşı ve Kafkasların Rusya’ya Bırakılması
Karadeniz bölgesi eski çağlardan beri Balkanlar ve Bizans için ekonomik ve siyasi bakımdan son derece önemli bir bölge olmuştur. Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı’nın yeni Karadeniz politikası ortaya çıkmıştır. 1475’te Cenevizlilerden Kefe’nin alınmasıyla, Kırım Osmanlı topraklarına katılmıştı. Kırım’ın fethinden yaklaşık bir asır sonra, 1552’de Kazan, 1556’da Astrahan Hanlığı Moskova Prensliği tarafından alınmıştır. Moskova’nın İngiltere ile ticari bağları da Kazan ve Astrahan’ın sivil halkının kanlı bir şekilde ezilerek Rusya’ya ilhakıyla birlikte başlamıştır. (Kortepeter, 1966: 95) Bu yıllarda kurulmuş olan İngiliz-Rus şirketi, İran’dan baharat ve ipek almaya başlamıştır. Kafkaslar ve Orta Asya’nın bütünüyle Rus Çarlığı’nın egemenliği altına girmesi önemli ölçüde 1860’larda tamamlanmıştır. I. Dünya Savaşı ve sonrasında geçici bağımsızlıklar sayılmazsa bölgedeki Rus işgali Sovyetler Birliği’nin dağılmasına kadar sürmüştür. Rus Çarlığı’nın Kafkaslar ve Türkistan istikametindeki ilerlemesinde önemli bir aşama, 1856 Kırım Savaşı ve sonrasında yapılan 1856 Paris Antlaşması’dır. Bu antlaşma ile Osmanlının, Avrupa devletleri ligine girdiği kabul edilirken Rusya ile de barış yapmıştır. Bundan dolayı Osmanlı Rusya’ya karşı Kafkasları savunan hanlıklara verdiği desteği çekmek zorunda kalmıştır Rus donanması Kırım’da tamamen yakılıp büyük askerî darbe almıştır. Ancak 1856 Paris Antlaşması’nda, Rusya’nın Kafkaslar’daki emperyalist faaliyetleri ile ilgili herhangi bir madde yer almamıştır. Böylece Rusya’nın Kafkaslar dolayısıyla Türkistan istikametinde serbest bırakıldığı bu antlaşma, Kafkaslar ve Türkistan ile ilgili Rusya- Batı ilişkileri açısından dönüm noktası kabul edilir
Türkistan’daki Son Türk Hanlıklarının İşgali
Kırım Savaşı ile Kafkasya Ruslara bırakılırken Türkistan civarında başka gelişmeler olmaktaydı. İngiltere, 1857’de Afganistan ile bir ittifak kuruyor ve aynı yıl İran’la barış antlaşması yapıyordu. Bölge açısından önemli bir gelişme de 1859 senesinde Süveyş Kanalı ile ilgili çalışmaların başlamasıdır. Süveyş Kanalı ile İngiltere, Kafkaslar ve Ön Asya’da Ruslarla daha az çıkar çatışmasına girecekti. Bu safha ile başlayan en önemli gelişme ise Rusya’nın Türkistan’ı kararlı, sistemli ve programlı bir şekilde işgalidir. Kafkasya’nın alınmasında büyük emeği olan ve burada Rus hâkimiyetinin yerleşmesi için, Albay D.A. Milyutin’in de yardımları ile başta komutanlara geniş yetkiler verilmesi gibi köklü askerî reformları gerçekleştiren Prens Baryatinskiy, Rusya’nın hareket alanının Türkistan olması gerektiği hususunda Çarı ikna etti
Türkistan Hanlıklarının İşgalinde Ignatiyev Raporu
İgnatiyev başkanlığındaki Rus heyeti Temmuz 1858’de yola çıktı. l6’sı coğrafyacı, diğerleri jeolog, etnograf, zoolog, şarkiyatçı (oryantalist) ve tarihçi olmak üzere heyet toplam 82 kişi idi. Heyette bulunan subaylar ve diğer uzmanlar Türkistan’ın iktisadi, siyasi ve stratejik özelliklerini yerinde inceleyerek, burada bulunan ülkeler hakkında ayrıntılı bilgi toplamışlardır. Orenburg’dan Hive istikametine yönelen heyet, önce bu bölgede Hive Emîrine karşı isyan etmiş olan Yamud Türkmenleri ile görüştü. Tekrar isyan ettikleri takdirde kendilerine yardım sözü verildi. Hive Hanının Rusya ile ticari antlaşmayı reddetmesi üzerine, Orenburg’a Hiveli tüccarların tevkif edilmesi talimatı gönderildi. Ağustos’ta Buhara’ya gelen İgnatiyev, Rus elçisi sıfatıyla Emir’den bazı taleplerde bulundu.
Serflik: Orta Çağ Avrupa toplum düzeninin temelidir. Kısaca feodalite olarak bilinir ve basit kölelikten farklıdır. Bu sistemde serfler arazinin parçası olup, arazi ile birlikte alınıp satılabilir. Derebeyinin serf üzerinde her türlü yetkisi vardır.
Türkistan’ın Sömürgeleşmesinde Gorçakof Deklarasyonu Sanayi devrimini gerçekleştiren Batı Avrupa ülkeleri, ürünlerine yeni pazarlar ve fabrikalarına ucuz ham madde arıyordu. Bu amaçla dünyanın birçok bölgesi Batı Avrupa güçlerinin sömürgesi hâline getirilmişti. Aynı bölgelerde hızla gelişen bankerler de verdikleri borçların daha güvenilir ve faiziyle geri dönmesi için, bu ülkelerin yönetimini ve dış politikasını etkiliyorlardı. Bankerlerin Rusya’ya verdikleri borçlarını güvenilir ve artmış olarak geri almanın yolu da Rusya’nın zengin Türkistan kaynaklarını ele geçirmesine bağlıydı (Marks, 1856). Bu durumda Ruslar Türkistan’a yerleşmeli, sanayi devrimini ve iktisadi kalkınmalarını buradan desteklemeliydi.
Türk Hanlıklarının İşgalinin Tamamlanması
1858’de Rus kışkırtmalarının sonucu Hokand’ta çıkan karışıklıklar üzerine Hüdayar Han, Buhara’ya kaçar, ağabeyi Molla Han onun yerine geçer. Rusya bu arada Almatı’yı, 1860’da Tokmak’ı, 1862’de Pişpek’i alır. Rusya’da serşiğin kaldırılmasından sonra Rus köylüleri daha önce işgal edilen Kazakistan’a yerleştirilmeye başlanmıştır. İgnatiyev’in Asya Masası başına gelmesinden sonra yapılan plan çerçevesinde, 1864 yılında yine Hokand Hanlığı’na ait Yese ( Türkistan, Hazret-i Sultan), Evliya- Ata ve Çimkent işgal edildi. Aynı yıl yayınlanan Gorçakof Deklarasyonu, bu işgallerle ilgili diplomatik prosedürün bir parçasıdır. Deklerasyon, endişelerini dile getiren ve durumu protesto eden ve etmesi beklenen diğer ülkelere Rusya’nın cevabıdır. Taşkent’te Rusların oyunlarıyla çıkarılan karışıklıklar devam ederken Rus askerleri şehri kuşatmıştır
İşgal ve ilhak: İşgal, bir ülkeyi ve bölgeyi askeri araçlarla kontrol altına almaktır. Bu genellikle geçicidir. İlhak ise işgal edilen bölgeyi ülkesinin parçası haline getirmek, orada sürekli egemenlik kurmaktır.
I. DÜNYA SAVAŞI SONUNA KADAR KAFKASLAR VE TÜRKİSTAN
Kafkaslar ve Orta Asya’nın siyasi tarihi son birkaç asırdır bütünüyle Rusya’nın tarihiyle bağlantılıdır. 1605’den 1770’lere kadar Volga’nın orta bölgeleri, Urallar, Batı Sibirya ve Volga-Hazar bölgesinin daha aşağı kısımlarındaki Rus etkisi artarak sürmüştür. Bu etki 1861’de Rusya’da serşiğin kaldırılması ile serbest kalan Rusların Türkistan’a sürülmesi sonucunda daha da artmıştır. Burada Türkler azınlık durumuna getirilmiştir. Başkent Petersburg’daki yöneticiler, hemen her dönemde, Rus İmparatorluğu’nu çok milletli bir devlet olarak görmemiştir. Fakat bir Rus veya Ortodoks devleti olarak görmüş ve öyle göstermiştir. Sıkıntı içindeki halkların probleminin temeli milliyet meselesi olarak kabul edilmiştir. Bunun en iyi çözüm yolu ise Ortodoksluğa geçmeleri olarak sunulmuş, bu yönde düzenlemeler yapılmıştır. Hristiyanlığı seçenler için vergi muafiyetleri, cazip teşvikler ve desteklemeler getirilmiştir. I. Romanov’dan II. Katherine dönemine kadar İslamiyet ıslah edilmesi gereken yabancı ve düşman bir unsur olarak görülmüştür Türkistan’ın kültürel asimilasyonu konusunda Rus bilgin Mayendorf önemlidir. Mayendorf, Türklerin sosyal ve ekonomik sömürülme bağımlılaştırma gereği üzerinde durmuştur. Özellikle verimli Güney Türkistan bölgelerinde hâkimiyetin ancak Rusların yerlileri ezme siyaseti izlemesiyle mümkün olabileceğini belirtmiştir. 1865’ten itibaren işgal edilen ülkelerin yönetimi sorunu gündeme geldiği zaman, Mayendorf şunu savunmuştur: “Müstemlekelerimizde (sömürgelerimizde) yalnız sömürme gayesini takib etmeliyiz; oraya çok sermaye konulmamalı çünkü müstemlekeler, medeni ve siyasi seviyeleri az çok yükseldi mi, sömürgeci devletten ayrılıyorlar.” Rus ve Ortodoks kimliğine geçmenin mümkün olmadığı veya bu politikanın başarısız olduğu anlaşılınca çare nötrleştirme, İslamî kimlikten uzaklaştırma, dinsizleştirme olarak ortaya çıkmıştır.
SOVYETLER BİRLİĞİ DÖNEMİNDE KAFKASLAR VE TÜRKİSTAN
I. Dünya Savaşı başladığı zaman, diğer imparatorluklarda olduğu gibi, Rusya’da da anayasal döneme geçişin sıkıntıları yaşanıyordu. 1905’teki gelişmelerden sonra Duma açılmış, rejim anayasal monarşiye geçmiş, hanedandan seçilmişlere doğru bir yetki akışı dönemi başlamıştı. Bunun yanında Rusya’da diğer ülkelerde örneği pek görülmeyen bir olay yaşandı: Ocak 1905’te Petersburg’daki ayaklanmalardan sonra, Petersburg ve Moskova’da “İşçi Sovyetleri” kuruldu. I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın da Almanya ve Avusturya’nın yanında savaşa girmesi üzerine, Rusya için boğazlar kullanılarak müttefiklerinden yardım alma yolu kapandı. Osmanlı ile Kafkas cephesinin açılması ise savaşın başındaki hesapları altüst etti. Büyük bir asker ve mühimmat sıkıntısı içine giren Rusya’nın kaybı 1915 yılı itibariyle bir milyonu geçmekteydi ve çeşitli cephelerden art arda gelen yenilgi haberleri ülkenin sosyal ve siyasal düzenine karşı tehditleri artırmaktaydı. Bu şartlar altında Duma, farklı görüşlerin uzlaşacağı bir zemin olması gerekirken çatışmaların şiddetlendiği bir alan hâline gelmiştir. Rusya, 1917’den sonra Kafkasya’dan çekildi. Bölgede Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan bağımsızlığına kavuşmuş ve Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti, Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti adıyla üç devlet kurulmuştur. Fakat Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti iki yıl sonra Kafkasya’yı yeniden işgal etmiştir. Bölgedeki üç devlet Sovyetler Birliği ismini alan yeni Sovyet rejiminin idaresine girdi. Sovyet Rusya’nın aracılığıyla üç Sovyet Cumhuriyeti; Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan ile Kâzım
Karabekir’in temsil ettiği TBMM Hükümeti arasında 13 Ekim 1921’de Kars Antlaşması imzalandı. Buna göre: Üç Cumhuriyet de, Moskova Antlaşması’nı kendileri için de geçerli sayıyordu. Böylece Türkiye’nin doğu sınırı kesinleşti ve Ermeni Sorunu da sona erdi. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği 1991’de dağıldıktan sonra bağımsız olan Ermenistan Kars Antlaşması’nı tanımadı.