1.Ünite— Sosyal Güvenlik ve Sağlık Sistemi
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ
Sosyal Güvenliğin Tanımı ve Amacı: sosyal güvenlik, sosyal risklerin yol açabileği gelir kayıpları ve gider artışlarına karşı kişilerin güvenliklerinin sağlanmasıdır. Sosyal güvenlik, herhangi bir sosyal risk yüzünden geliri veya kazancı azalmış kişilerin, başkalarının yardımına gerek kalmaksızın, yaşama ve geçinme ihtiyaçlarını karşılayan bir sistemler bütünüdür. Böyle bir sistemde ihtiyacı olan kişilere devlet tarafından sosyal ödemelerde bulunulmaktadır. Bu yönüyle sosyal güvenlik, kişilere, belirli sosyal risklerin gerçekleşmesi sonucunda ortaya çıkan muhtelif zararların, ilave maliyetlerin veya gelir kayıplarının kısmi veya bütünüyle telafisine yönelik ekonomik güvence sistemidir. Sosyal güvenliğin sağlanabilmesi için sosyal risklerin doğuracağı gelir kayıpları ve gider artışlarının karşılanması zorunludur. Aksi durumda, kişi gelirini yitirmekle kendisi ve ailesini geçindiremeyecek duruma düşecektir. Gider artışı doğuran hallerde ise, genellikle gelir seviyesi düşük olan gruplar ya gerekli harcamaları yapamayacak ya da normal ihtiyaçlarından kısıntılar yapmak zorunda kalacaklardır. Kaldı ki çok defa gider artışları gelir kayıpları ile birlikte doğacaktır. Bu durumların yalnız kişi için ezici olmakla kalmayacağı, toplum için de birçok sakıncalar doğuracağı ve toplumun varlığını sarsacağı açıktır.
Öyleyse sözü edilen risklerin karşılanması yalnız kişinin değil toplumun da yararınadır. Bu noktada risk kavramını ele almakta yarar vardır. Risk (tehlike, riziko), gerçekleşmesi muhtemel veya muhakkak olan, gerçekleştiği zaman insanı, sağlığının bozulması ve vücut bütünlüğünün zarar görmesi gibi şekillerde etkileyen her türlü olay ve durumu anlatır. Bu bağlamda sosyal güvenlik ihtiyacı doğuran sebeplere kısaca risk denir. Sosyal güvenliğin karşıladığı risklerin kapsamı, uluslararası düzeyde yazılı resmi bir belge ile ilk kez Uluslararası Çalışma Teşkilatı’nın 1944 yılı Philadelphia Konferansı’nda belirlenmiştir. Konferans sosyal güvenliğe ilişkin kararında sosyal riskleri; hastalık, analık, malullük, yaşlılık, aileyi geçindirenin ölümü, işsizlik, normalüstü giderler, meslekle ilgili arızalar (iş kazaları ve meslek hastalıkları) şeklinde sıralamıştır. ILO 102 sayılı ve 1952 tarihli “Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Antlaşması”nda sosyal güvenliğin dokuz temel dalını tespit etmiştir. Bunlar; hastalık, analık, iş kazası ve meslek hastalıkları, sakatlık, yaşlılık, ölüm, işsizlik, nakdi yardımlar ve aile yardımlarıdır. Sözleşmede 9 sosyal riske karşı alınması gereken tedbirler şu şekilde sıralanmıştır:
1. Hastalık halinde sağlık yardımı,
2. Hastalık halinde tazminat,
3. İşsizlik halinde maddi destek veya yardım
4. Yaşlılık halinde maddi güvence,
5. İş kazası ve meslek hastalıkları halinde tazminat,
6. Analık halinde yardım-tazminat,
7. Sakatlık halinde maddi güvence,
8. Ölüm halinde maddi güvence ve
9. Aile yardımları.
Sosyal güvenliğin amacı, piyasa mekanizması sonucunda oluşan gelirin toplumda yeniden dağıtımının sağlanmasıdır. Sosyal koruma mekanizmalarının genel olarak dört amacı bulunmaktadır: Sürekli geliri ve/veya yaşam standartlarını korumak, yoksulluğu azaltmak, ekonomik hakkaniyeti sağlamak, sosyal dışlanmayı ve marjinalleşmeyi önlemek. Bireyleri, gerçekleşeceği zaman dilimi belirsiz olan sosyal risklere karşı koruyan ve koruma garantisi veren, bireyin ulaşmış olduğu yaşam düzeyini koruma ve sürdürme amacını taşıyan bir sistem olan sosyal güvenlik, sosyal politikanın bir alt bilimi olarak; sosyal sigortalar, sosyal yardımlar, sosyal hizmetler ve devletçe bakılma olmak üzere dört ana unsurdan oluşmaktadır. Aşağıda bu unsurlar üzerinde durulmaktadır.
Sosyal Güvenlik Yöntemleri: Sosyal risklerle mücadele mekanizmaları olarak temelde iki ana yöntemden söz edilebilir: 1) Bireysel yöntemler (şahsi, serbest) ve 2) sosyal güvenlik yöntemleri (kolektif, kanuni, kamusal). Bireysel yöntemler kapsamında risk endeksli primlerle finanse edilen tasarruflar ve özel sigortalar yer alırken, sosyal güvenlik yöntemleri kapsamında gelir endeksli primlerle finanse edilen sosyal sigortalar sistemi, vergi gelirleri ile finanse edilen devletçe bakılma, sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar yer almaktadır. Sosyal güvenlik sistemleri; primli sistemler (sosyal sigortalar) ve primsiz sistemler (sosyal yardımlar, sosyal hizmetler, devletçe bakılma) olmak üzere iki ana grupta da ele alınmaktadır. Sözü geçen yöntemlerin ayırımında temel kriter, sosyal gelirlerin sağlanış yöntem ve biçimleridir. Bu ayırımda kullanılan ikinci derecede kriter ise, sosyal güvenliğin finansman biçimi olarak ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte uygulamada şu ya da bu yöntemin seçilmiş olmasında, daha çok finansman sorunlarıyla ilgili düşünceler göz önünde bulundurulmuş olabilir. Bu yöntemlerden herbiri diğerlerinin yerini alabilecek, sosyal risklere karşı güvenliği tek başına sağlayabilecek niteliktedir
Primsiz Sosyal Güvenlik Sistemi: Primsiz rejim olarak da bilinen primsiz sosyal güvenlik sistemi, kişilerin sosyal güvenliğinin sağlanmasında vergi gelirlerine başvuran ve yardım görenlerden de herhangi bir karşılık beklemeyen sosyal güvenlik sistemidir. Primsiz sosyal güvenlik sistemi kapsamında; sosyal yardımlar, sosyal hizmetler ve devletçe bakılma yöntemleri yer almaktadır.
Sosyal yardım: Sosyal yardım yönteminde kişilere yardım, bir başka deyişle sosyal gelir sağlanması muhtaç olma koşuluna bağlanmıştır. Sosyal yardımlar kamusal örgütlerce ya da çeşitli yardım kurumları ve vakıflar gibi yarı kamusal veya özel kuruluşlarca muhtaç ve fakirlere yapılmaktadır. Başka bir ifade ile sosyal yardım, sosyal güvenlik sisteminin muhtaç durumdaki kişilere yardım sağlayan kısmıdır. Kural olarak sosyal yardımlarda muhtaç olma şartı bulunur. Bunun takdiri de genelde yardımı yapacak kuruluşa aittir. Sosyal yardımlar, yararlanıcıların herhangi bir biçimde katkı sunmadığı, devletin yoksulluğa karşı geliştirdiği destek mekanizmalarıdır.
Devletçe bakılma: Devletçe bakılma yöntemi, toplumun her üyesinin, finansmana prim ya da benzeri biçimde özel bir katkıda bulunmaksızın devletten, tutar ve koşulları kanunlarla genel biçimde önceden saptanmış bir sosyal gelir alma hakkının tanınmasıdır. Örneğin, savaş malullerine toprak verilmesi gibi.
Sosyal hizmet: Sosyal hizmet ise, bireylerin birbirleriyle ve çevreleriyle uyum sağlamasını kolaylaştırmak amacını taşıyıp, bireylerin ve toplumun ihtiyaçlarını bir kısım hizmetler vererek gidermeyi hedefler.
Primli Sosyal Güvenlik Sistemi
Primli rejim olarak da bilinen primli sosyal güvenlik sistemi, sosyal sigortalardan oluşur. Sosyal sigortalar; bir ülkelde çalışanların maruz kalabilecekleri belirli sosyal riskleri karşılamak amacıyla, çalışan ve işverenlerin de zorunlu katılımıyla devlet tarafından kurulan örgütlenmiş bir kurum olup, primli sosyal güvenlik rejimini oluşturur. Sigorta yoluyla risklerin eşitlenmesi, aynı nitelikteki tehlikelerin tehdit ettiği kişilerin karşılaşacakları zararları aralarında dağıtmak suretiyle, bir sigortalı topluluğu meydana getirmeleri ile sağlanmaktadır Sosyal sigortalar ekonomik bakımdan zayıf ve çalışan insanların, işgücünü korumak ve geleceklerini garanti altına almak için kurulmakta ve sigortadan yararlanacakların maddi katkısıyla işlemektedir. Prim denilen bu maddi katkı dolayısıyla sosyal sigortalar, primli sosyal güvenlik sistemi olarak isimlendirilmektedir. Sosyal sigorta; 1) riziko katılımlıdır, 2) genel olarak zorunludur, 3) kapsamına giren bütün şahıslara uygulanır, 4) amacı sosyal güvenliğin teminini sağlamaktır ve 5) bir bakıma sosyal yardım fonksiyonu görür. Sosyal sigortalar başlangıçta sadece az gelirli işçileri kapsamına alırken, günümüzde sanayi, ticaret ve hizmet kesimindeki işletmeler ile tarımsal işletmelerde çalışanları da kapsamına almıştır. Sosyal sigortaları karşıladığı risklere göre beş grup altında toplamak mümkündür: 1) yaşlılık, 2) maluliyet, 3) sağlık, 4) işsizlik ve 5) aile yardımları. Sosyal sigortalar içinde sağlık sigortası sosyal sigortaların ilk ve başlıca kolu olmuştur. Çünkü her insan her yaşta hastalık tehlikesi ile karşılaşmaktadır.
SAĞLIK SİSTEMİ
Sağlık Sisteminin Tanımlanması ve Sınırları: Sağlık sistemini tanımlamadan ve bir sağlık sisteminin sınırlarını çizmeden önce konunun daha iyi anlaşılabilmesi bakımından sağlığa ilişkin belli başlı kavramları tanımlamakta ve ortaya koymakta fayda vardır. Bunlar; sağlık, hastalık, sağlık hizmetleri, sağlık sektörü, sağlık teknolojisi ve sağlığın temel belirleyicileridir. Sağlık; yalnızca hastalık ya da sakatlığın olmayışı değil, aynı zamanda sosyal, ruhsal ve fiziksel açıdan tam bir iyilik hali olarak tanımlanmaktadır. Bu iyilik hallerinden sapma ise hastalık olarak ele alınmaktadır. Başka bir ifade ile hastalık, insan vücudunda meydana gelen bozulmalar olarak tanımlanabilir. Sağlık hizmetleri; hastalıkların teşhis ve tedavisi ya da sağlığın geliştirilmesi, sürdürülmesi ve iyileştirilmesi ile ilgili tüm hizmetleri içeren bir kavramdır. Sağlık sektörü; sağlık elde etmek ve toplumu sağlıklı kılmak amacını gerçekleştirmek üzere, çok geniş bir alanı kapsayan sağlıkla ilgili mal ve hizmet türündeki her türlü ürünü üretmek/arz etmek ve talep etmek/tüketmek üzere kurulan sistem ve altsistemler ile bunların içinde yer alan kişi, kurum, kuruluş, statü, ürün gibi unsurların tümünü belirtmek için kullanılan, genel ve kapsayıcı bir kavramdır. Sağlık sistemlerinde önemli ve hayati bir rol üstlenen sağlık teknolojisi; koruyucu sağlık hizmetlerinde, teşhiste, tedavide ve rehabilitasyonda kullanılan tıbbi cihazlar, ilaç, tıbbi ve cerrahi işlemler ve hizmetlerin sunulduğu örgütsel ve destek sistemleri ve bunlarla ilişkili bilgi birikimi olarak tanımlanabilir. Sağlığın belirleyicileri ise ağırlıklı olarak; genetik faktörler, sağlık hizmetleri, çevresel faktörler ve yaşam tarzı olmak üzere dört ana grupta ele alınmaktadır. sağlık sistemi; temel amacı doğrudan sağlığı geliştirmek, iyileştirmek ya da korumak olan her türlü faaliyeti kapsayan bir sistem olarak tanımlanmıştır. Bu sistem içerisinde temelde sağlığı geliştirmeye adanan tüm kurumlar, kuruluşlar ve kaynaklar yer almaktadır
Sağlık Sisteminin Amaçları: Sağlık sistemlerinin amaçları ortaya konulurken genelde ikili bir ayırıma gidilmektedir. Buna göre sağlık sisteminin amaçları, temel amaçlar (sağlığın geliştirilmesi, beklentilerin karşılanması ve adil finansman) ve yardımcı amaçlar (erişim, toplum katılımı, sürdürülebilirlik ve yenilik) olmak üzere iki grupta ele alınmaktadır.
Temel Amaçlar: Sağlık sisteminin temel amaçları kapsamında; sağlığın geliştirilmesi, beklentilerin karşılanması ve adil finansmanın sağlanması yer almaktadır. Bu amaçlar sağlık sisteminin katkı yaptığı sosyal amaçlar olarak ele alınmaktadır.
Sağlığın geliştirilmesi: Sağlık sisteminin tanımlanmış amacı, nüfusun sağlığını geliştirmek ve yükseltmektir. Nüfusun sağlığı temelde o nüfusu oluşturan bireylerin yaşam boyu sağlığını, prematüre ölümleri ve ölümcül olmayan sağlık sonuçlarını kapsayacak şekilde olmalıdır.
Beklentilerin karşılanması: Beklentilerin karşılanması amacı, sağlığa ilişkin beklentiler dışındaki beklentileri içermektedir. Bunlar bireylere saygı ve müşteri odaklılıktır.
Bireylere saygı; itibara saygı, bireysel özerkliğe saygı (bireyler kendi sağlıkları hakkında karar alırlarken özerk davranabilmelidir) ve gizliliğe saygı (bireylerin kişisel sağlık bilgileri gizli tutulmalıdır) gibi unsurları kapsamaktadır.
Müşteri odaklılık; tüketici memnuniyetinin birçok boyutunu içermektedir. Bunlar; sağlık ihtiyaçlarının hemen karşılanması (sistem bireylerin ihtiyaçlarını anında karşılayacak biçimde tasarlanmalıdır.
Adil finansman: Sağlık hizmetlerinde adil finansman, herkesin gelirine göre ödeme yapması ve sağlık hizmetlerinden de ihtiyacı ile ilişkili olarak yararlanabilmesidir. Adil finansmanda birkaç konu ön plana çıkmaktadır.
Yardımcı Amaçlar Sağlık sistemlerinin gözettiği yardımcı amaçlar sağlık hizmetlerine erişim, toplum katılımı, sürdürülebilirlik ve yenilik olarak belirtilebilir.
Sağlık hizmetlerine erişim: Sağlık hizmetlerine erişim; kapsama, teminat paketi, maliyet paylaşım düzenlemeleri, coğrafi ve kurumsal bariyerler ve erişilebilir hizmetlerin kullanımı gibi engeller olmaksızın (veya minimum düzeyde olması çerçevesinde) ihtiyaç duyulan hizmetlere erişilmesidir. Sağlık, insan saygınlığının en temel ve gerekli bir unsurudur ve Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi’nce güvence altına alınan bir haktır. Bu yüzden sağlık hizmetlerine erişim herkes için garanti edilmelidir.
Toplum katılımı: Son dönemlerde sağlık sistemleri gittikçe daha fazla bir şekilde hasta odaklı olmayı ve toplum katılımını sağlamayı amaçlamaktadır. Bu açıdan, hastaların tedavi süreçlerine aktif katılımları amaçlanmaktadır. Hastalara karşı şeffaf olunması ve tercih olanaklı olduğunda onlara farklı hizmet sunucuları arasından seçim yapmaları konusunda imkân tanınması hastaların katılımının temel unsurları arasında yer almaktadır.
Sürdürülebilirlik: Sağlık sistemlerinde sürdürülebilirlik, bir sağlık sisteminin zaman içinde minimum dışsal girdi ile etkili bir şekilde faaliyet gösterebilmesi olarak tanımlanmaktadır. Başka bir ifade ile sürdürülebilirlik, bir sağlık sisteminin en az girdi ile uzun sürede etkili bir şekilde fonksiyon icra edebilme kapasitesidir
Yenilik (inovasyon): $novasyon, bilimsel ve teknolojik ara"tırma ve geli"tirme faaliyetlerini içerdi!i kadar, sonuçları itibariyle insan hayatını ve toplumsal refahı geli"tiren, yeni üretim, istihdam ve ticaret imkânları do!uran ürünler, süreçler ve hizmetler anlamına gelmektedir.
Sağlık Sisteminin Fonksiyonları
ü Finansman
ü Gelir elde etme
ü Fon biriktirme
ü Satın alma veya tahsisat
ü Hizmet Sunumu
ü Kaynaklar ve Örgütlenme
ü Yönetim ve Düzenleme
Sağlık Sistemlerinin Sınıflandırılması
Sağlık sistemleri çeşitli kriterlere göre çeşitli şekillerde sınıflandırılabilmektedir. Bu kriterlerden yaygınlıkla kullanılanlarından birisi, sistemde ağırlıklı olarak kullanılan finansman mekanizmasına veya kaynağına göre yapılan sınıflamadır. Buna göre genel vergilerin veya genel bütçe gelirlerinin ağırlıklı olarak kullanıldığı sağlık hizmetleri sistemi Beveridge modeli olarak ele alınmaktadır. Sosyal primlerin ağırlıklı olarak kullanıldığı sistem ise Bismarck modeli olarak nitelendirilmektedir. Semashko modeli ise eski SSCB’de geliştirilen bir sistem olup sistemin tümü kamusal olup genel bütçeden finanse edilmiştir.
Beveridge Modeli (Ulusal Sağlık Hizmetleri Sistemi): Herkesi kapsayan, hizmetlerin finansmanının ve sunumunun kamu-güdümlü olduğu bir sistem olan Beveridge modeli, aynı zamanda ulusal sağlık hizmetleri (USH), genel vergilerle finansman, evrensel veya zorunlu model olarak da adlandırılmaktadır. İngiltere’de İkinci Dünya Savaşı sonrasında sosyal güvenlik sisteminin savaş sonrası dönemin yeni ihtiyaçları çerçevesinde yeniden yapılandırılması amacı ile oldukça kapsamlı ve sosyal güvenlikte devrim niteliğinde bir rapor hazırlayan William Beverdige’nin “Social Insurance and Allied Services (1942) isimli raporuna atfen bu sisteme literatürde Beveridge sistemi adı verilmiştir. Söz konusu rapor savaş sonrası sosyal güvenlik alanındaki ikinci jenerasyon ILO normlarının oluşmasına temel teşkil etmiştir
Bismark Modeli (Sosyal Sigorta Ağırlıklı Sağlık Sistemi): İlk kamu sosyal koruma sistemi, Bismark’ın önderliğinde Almanya’da 1883 yılında sosyal sigorta programının uygulanmaya başlaması ile olmuştur. Bu kamu sağlık sigortası sistemi, kurucusunun ismine atfen literatürde Bismarck sistemi olarak adlandırılmaktadır. Bu bağlamda sosyal sigorta yoluyla sosyal risklere karşılık koruma sistemi organize edilmiştir. Bismarck’ın temel yeniliği veya buluşu, zorunlu sosyal sigortayı kurumsallaştırmış olmasıdır. Bismark modeli; sosyal sigorta modeli, mesleki model, korporatist model, sosyal hastalık fonu veya sosyal güvenlik sistemi olarak da adlandırılmaktadır. Bu modele göre kapsamın konusu “vatandaş” değildir. Çalışanlar istihdam kategorilerine göre gelirlerinden bir kısmını “hastalık fonlarına” veya benzer “üçüncü taraf”lara katkı olarak öderler. Aktif olmayan nüfus, başka bir ifade ile emekliler ve bağımlılar, çalışanlar üzerinden kapsama dâhil edilirler. Örneğin, Almanya ve Fransa gibi ülkelerdeki uygulamalarda olduğu gibi.