Tarih :11.11.2013
TİCARET HUKUKU I - HUK211U - KISA AÖF DERS ÖZETİ ÜNİTE 2 -- açıköğretim, aöf arasınav, aöf bütünlama, aöf ders özeti.aöf konu özeti, aöf final, aöf çıkmış sorular

1. Ünite – Tarihi Gelişim, Ticari İşletme, Ticari İş ve Ticari Hüküm

TİCARET HUKUKUNUN KONUSU

Ticaret hukuku, ticari karakter taşıyan olaylara uygulanan hukuk dalıdır. Ticari nitelik taşıyan hükümlerin bir araya gelmesiyle oluşan kurallardan oluşmaktadır. Ticaret hukukunun konu ve kapsamını belirlemede hangi kavramın esas alınması gerektiği hususu, farklı yaklaşımlar ve farklı sistemler ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu sistemlerden genel kabul gören dört tanesi şunlardır:

  1. Subjektif sistem, ticaret hukukunun konu ve kapsamını, işlemin süjesi olan tacirden hareketle tespit etmeye çalışır. Bu anlamda ticaret hukuku bir tacirler hukuku, bir sınıf hukuku niteliğindedir. Ticaret hukukunun tarihi gelişimi içerisinde ilk ortaya çıkan sistem budur. 1673 ve 1681 tarihli Fransız Kara ve Deniz Ticareti Emirnameleri ile halen yürürlükte olan 1897 tarihli Alman Ticaret Kanunu bu sistemi kabul etmiştir.
  2. Objektif sistem, bir tepki sistemidir. 1789 Fransız İhtilali’nin bütün ayrıcalıkları kaldırmaya yönelen fikrinin eseridir. Hareket noktası ticari işlem olan bu sisteme göre ticaret hukuku ticari işlemlere uygulanan hukuk dalıdır. İşlemin Taraflarının tacir olup olmaması önemli değildir. 1807 tarihli Fransız Ticaret Kanunu bu sistemi esas almıştır.
  3. İşletme sistemi, yirminci yüzyılda ortaya çıkmıştır ve modern sistem olarak da isimlendirilmektedir. Sistemin hareket noktası ticari işletme kavramıdır. Özellikle İtalyan hukukçusu Vivante tarafından savunulan bu görüş, kanun koyucuları etkilemiş ve 1942 tarihli İtalyan Medeni Kanunu bu görüşün etkisinde hazırlanmıştır.
  4. Karma sistem ise belirtilen sistemlerin tek başına yeterli olmadığını savunur. Bu nedenle, ticaret hukukunun kapsamını belirlerken farklı ağırlıkta olmakla birlikte tacir, ticari işlem ve ticari işletme kavramlarından ayrı ayrı esinlenir. 1926 tarihli Ticaret Kanunu’nun benimsediği sistemin hangisi olduğu hususunda öğretide görüş birliği yoktur. Bazı yazarlar bu kanunun objektif sistemi benimsediği görüşünde iken; hâkim olan görüş bu kanunun karma sistemi benimsediği yönündedir.

 

TİCARET HUKUKUNUN TARİHİ GELİŞİMİ

Eski Çağ

Ticari işlemlere ilişkin ilk özel kuralların Babil hükümdarı Hammurabi tarafından konulduğu, faizle para alıp verme, şirket, vedia ve komisyon ilişkilerine benzer bazı ilişkilerin o dönemde düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Daha sonra Fenikeliler, Hammurabi kanunlarından da etkilenerek deniz ticaretine ilişkin bazı özel kurallar getirmişlerdir. Bu özel kurallar, Fenikelilerin geniş bir alana yayılan ticari hareketlilikleri nedeniyle, diğer milletler tarafından da benimsenmiştir. Fenikelileri takiben, ticari hayata hâkim olan Yunanlılar, deniz ödüncü sözleşmesini ilk kez kullanmışlardır Sonraki dönemde dünya ticaret yollarına hâkim olan Romalılar, ticareti Roma vatandaşlarına hasretmemiş ve ius gentium ile düzenlemişlerdir.

 

Ius Gentium, yabancılarla yapılan işlemlere ve yabancılar arasındaki işlemlere uygulanan Roma hukuku dalıdır ve daha çok mal varlığı hukukuna, yani taşınır eşya hukuku ile borçlar hukukuna ilişkindir

 

Orta Çağ

Orta Çağ’da gerçekleşen istilalar Roma İmparatorluğu’nu parçalamış ve hâkimiyetin binlerce yerel parçaya ayrılmasına, Roma barışının ve Roma birliğinin sağladığı güven ortamının yıkılmasına yol açmıştır. Bununla birlikte, ticaret hukuku bağımsızlığını Orta Çağ’da kazanmıştır. Ticaret ve sanayinin Avrupa’da gelişmesine on ikinci asırda yapılan Haçlı Seferleri sebep olmuştur. On altıncı asırda Amerika’nın ve Hindistan’ın keşfi ile de ticaret ve sanayi büyük gelişme göstermiştir. Bunların gerçekleşmesi, çeşitli ülkeler arasında düzenli ilişkilerin kurulmasını sağlayarak bir örnek (yeknesak) kanunlar ve kuralların tesisine zemin hazırlamıştır. Bu arada, faizli işlemler, ticari senetler ve rehinli işlemleri yaygınlaştırmaları nedeniyle Yahudiler ve Lombardların belirleyici etkisinin bulunduğu da belirtilmelidir.

 

Yakın Çağ ve Kanunlaştırma Hareketleri

Bu dönem, ticari nüfusun Atlas Okyanusu’na kıyısı olan İspanya, Fransa, Hollanda ve İngiltere gibi devletlere geçmesiyle başlar. Bu geçişin sebebi, bu devletlerin büyük nüfus potansiyeline sahip olmaları ve pusula yardımıyla yenidünyanın keşfedilmiş olmasıdır.

 

Modern Çağ

Yirminci yüzyılın başlarında uluslararası ticaret büyük artış göstermiştir. Bu durum, ticaret hukuku ile yakından ilgilenilmesine ve bu hususta çok sayıda uluslar arası faaliyetin gerçekleştirilmesine sebep olmuştur. Artan ticari ilişkilerin yarattığı ödeme hareketlerinin hız ve güvenliğini sağlamak için özellikle ticari senetler hususunda mevzuat birleştirme çalışmaları yapılmıştır. 1910 ve 1912 yıllarında Den Haag (La Haye)’de yapılan toplantılar bunların en önemlileridir. 1930 ve 1931 yıllarında Cenevre’de yapılan toplantılarda da önemli gelişmeler sağlanmış ve poliçe, bono ve çekler ile ilgili bir örnekliği temin edecek kararlar alınmıştır.

 

Türk Ticaret Hukukunun Tarihi Gelişimi

Türk ticaret hukukunun İslamiyet öncesi dönemine ait bilgi bulmak çok zordur. İslam hukukunu uyguladığımız dönemde ise günümüzdeki anlamda, tacirlere, ticari iş veya işlemlere ya da işletmelere uygulanacak ayrı ve bağımsız bir hukuk dalı mevcut değildi. Normal işlemlerin tabi olduğu kurallar tüm işlemlere uygulanmaktaydı. Bununla beraber, tacirler kendilerine has düzenlemeler kabul edebiliyorlardı. Nitekim Tanzimat’tan önce her esnaf grubunun özel loncaları ve yine her esnaf grubuna özel tüzükler vardı.

 

Kaanûnname-i Ticaret 1807 tarihli Fransız Ticaret Kanunu’nun kısmi tercümesinden ibaretti. Bu Kanun’un ikinci kısmı da 1865 tarihinde Kaanûnname-i Hümayunu Ticareti Bahriyye ismiyle tercüme edilerek aynen kabul edildi. 1876 tarihinde yürürlüğe giren Mecelle bu kanunun eksikliklerini tamamlamış ve uygulamada birlikte kullanılmışlardır.

 

TİCARİ İŞLETME

Tanım ve Unsurlar

Ticari işletme kavramı ticaret hukukunun merkez kavramıdır. Ticari iş, ticari hüküm, ticari dava, ticaret unvanı ve ticari temsilci gibi birçok kavramın ticari işletme kavramından hareketle tanımlanması, bu kavrama büyük önem kazandırmaktadır. Ticaret Kanunu’nun 11 inci maddesine göre “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir”. Tanıma göre ticari işletmenin varlığı için dört unsur gereklidir. Bunlar: i) iktisadi faaliyet, ii) devamlılık, iii) bağımsızlık ve iv) kapasite unsurlarıdır.

 

İktisadi Faaliyet ; Faaliyetin iktisadi olması, işletme faaliyetine girişilirken gelir sağlamanın hedef edinilmesini ifade eder. Gelir sağlamayı hedeşemeyen hayri, sportif, kültürel, ilmi ve diğer değişik amaçlarla yürütülen faaliyetler iktisadi değildir. Örneğin, kamyonuyla inşa halindeki hayır kuruluşlarına karşılıksız olarak kum çeken kişinin faaliyeti iktisadi nitelikte değildir.

 

Devamlılık;  Ticari işletmenin ikinci unsuru devamlılıktır. Devamlılık, faaliyetin teşkilatlanmış bir sanat haline getirilmesini, profesyonelce yürütülmesini de ifade eder. Organizasyon devamlılığın bir sonucudur.

 

Bağımsızlık; Bağımsızlık, işletmenin hem iç hem de dış ilişkide, başka bir işletmenin irade ve işlemine bağlı olmaksızın işlemler yapabilmesidir. Bağımsız nitelikte olmayan işletmeler ticari işletme sayılmazlar. Örneğin; şubeler, mal depolanan yerler, otomobil servisleri içinde bulunan tamir atölyeleri, ticari temsilci ve ticari vekiller bağımsız değildir.

 

Ticari İşletmenin Mal Varlığı

Ticari işletmenin mal varlığı, ticari işletmeye sürekli olarak özgülenmiş bulunan unsurlardan meydana gelen bütündür Ticari işletme mal varlığının oluşturduğu bütün, yerli ve yabancı öğretide ticaret fonu diye de adlandırılır.

 

v  Duran mal varlığı; ticari işletmeye sürekli olarak özgülenen taşınırlar, taşınmazlar, bunların bütünleyici parçaları (mütemmim cüzleri) (MK.684) ve eklentilerinden (teferruatlar) (MK.686) oluşur. Örneğin, fabrika binası, makinalar, alet ve cihazlar, servis ve nakliye araçları, satış yerleri ve depolar bu kapsamdadır.

v  İşletme değeri; işletmeye bağlı müşteri çevresini de kapsayan ve işletmenin, teker teker mal varlığı unsurlarının değerleri toplamını aşan değerdir.

v  Kiracılık hakkı, işletme için mal varlıksal bir değer olarak önem taşıdığından bütün içinde yerini almıştır.

v  Ticaret unvanı, ticari işletmenin sahibini ayırt etmeye ve göstermeye yarayan addır. Kategori olarak fikri mülkiyet haklarına dâhildir. Bununla birlikte önemine binaen ayrıca sayılması tercih edilmiştir.

v  Fikri Mülkiyet Hakları, fikir ve sanat eserleri (telif hakları), patentler, faydalı modeller, tasarımlar, markalar, coğrafi işaretler, yeni bitki çeşitleri, bütünleşmiş devre topoğrafyaları, biyoteknoloji, gen teknolojisi, bilgisayar programları, veri tabanları, ticaret unvanı, işletme adı, alan adları, know-howlar ve ticari sırları kapsar.

 

Ticari İşletmede Merkez ve Şube

Bir tacirin kural olarak bir ticari işletmesi ve bunun faaliyetini yürüttüğü bir tek işyeri vardır. Aynı kişiye ait birden fazla işletmenin varlığı halinde, bunlar arasındaki ilişki, bağımsız bir ilişki olabileceği gibi bağımlı, yani merkez-şube ilişkisi de olabilir. Bağımsız ilişkinin varlığı halinde, her bir işletme birbirinden ayrı işleme ve hukuki sonuçlara tabidir. Merkez-şube ilişkisinin varlığı halinde ise, ortada sadece bir ticari işletme vardır.

 

Şubenin Unsurları

Şube kavramı, Ticaret Kanunu’nda değil, 5174 sayılı Odalar ve Borsalar Kanunu’nda tanımlanmıştır (m.9/II). Hükme göre, bir merkeze bağlı olduğu halde, bağımsız sermayesi ve bağımsız muhasebesi bulunan ve/veya muhasebesi merkezde tutulduğu ve bağımsız sermayesi bulunmadığı halde kendi başına sınaî faaliyet ve ticari işlem yapan yerler ve satış mağazaları şubedir. Bu tanım uyarınca şube; i) iç ilişkide merkeze bağlılık, ii) dış ilişkide bağımsızlık, iii) ayrı mekân ve iv) ayrı muhasebe unsurlarından oluşmaktadır.

 

Merkez-Şube İlişkisinin Hukuki Sonuçları

Şubelerin bulundukları yer, ticaret siciline tescil edilir. Şubeye ilişkin tescil talebi şubenin açıldığı tarihten itibaren 15 gün içinde yerine getirilmelidir Şubeler, merkezin ticaret unvanını şube olduklarını belirterek kullanmak zorundadır. Örneğin: “TC. Ziraat Bankası AŞ. Kızılay Şubesi” gibi. Unvana ek yapılabilir

 

TİCARİ İŞLETMEYE İLİŞKİN HUKUKİ İŞLEMLER

Ticari İşletmenin Devri

Kavram

Ticari işletmenin devri, bir mal varlığını veya bir ticari işletmeyi aktif ve pasifleriyle birlikte bir bütün olarak devralma demektir

Devrin Kapsamı

İşletmeye ait aktif ve pasifler bir bütün halinde devredilmelidir Aktifler, işletme borçlarının doğal teminatını oluşturdukları için, devrin pasiflerini de kapsaması zorunludur. Devir sözleşmesinin, aksi öngörülmemişse duran mal varlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikri mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen mal varlığı unsurlarının bütününün devrini içerdiği kabul olunur

 

Devir Prosedürü

Devir sözleşmesi yazılı şekilde yapılmalı ve ticaret siciline tescil ve ilan ettirilmelidir. Yazılı şekil geçerlilik şartı olup, tescil kurucu niteliktedir (TK.11/III). Devir kapsamına giren unsurların devri için özel tasarruf işlemlerinin (taşınırlarda teslim ve taşınmazlarda tapu siciline tescil gibi) yapılmasına gerek yoktur.

 

Devrin Hüküm ve Sonuçları

Bildirim veya duyuru tarihinden itibaren, başka bir işleme gerek kalmaksızın, alacaklılara ve üçüncü kişilere karşı devralan sorumlu olur (BK.202/I). Pasiflerin devralana intikali için ayrıca alacaklıların rızasının alınması gerekmez. Bu sorumluluk, her bir borcun tabi olduğu zaman aşımı süresince devam eder. Borçların bu yoldan üstlenilmesinin sonuçları, dış üstlenme sözleşmesinden doğan sonuçlarla özdeştirTicari işletmeyi devreden, devrin gerçekleşmesi ile birlikte borç ödeme yükümlülüğünden kurtulmuş olmaz. Borçlar Kanunu’na göre; devreden, muaccel borçlar için devrin devralan tarafından alacaklılara bildirimi veya duyurulması tarihinden itibaren; daha sonra muaccel olacak borçlar için muacceliyet tarihinden itibaren iki yıl süreyle devralanla birlikte müteselsilen sorumlu kalmaya devam eder

 

Müteselsil sorumluluk, alacaklının borcun tamamı için birden fazla borçludan dilediğine başvurabilmesi imkânına sahip bulunmasıdır. Ticari işlerde zincirleme sorumluluk asıldır. Adi işlerde ise kararlaştırılması gerekir.

 

Hak düşürücü süre, kanunen belirlenen süre içerisinde kullanılmaması durumunda hakkın ortadan kalkmasına neden olan süreye verilen addır. Hukuki olarak itiraz niteliğindedir.

Hak düşürücü süreler, hâkim tarafından resen dikkate alınabileceği gibi Taraflarca davanın her aşamasında da ileri sürülebilirler.

 

Ticari İşletmenin Rehni

Kavram

Tacir ticari faaliyetini bazen kendi öz kaynakları ile yürütme imkânına sahip olmayıp sermaye desteğine ihtiyaç duyabilir. Gerekli olan bu sermaye çeşitli şekillerde temin edilebilir. Örneğin, laboratuvar kuran veya mevcut laboratuvarını genişletmek isteyen bir doktor, bu ihtiyacını, bankalardan kredi alarak veya ihtiyacı olan alet ve cihazları leasing ile alarak karşılayabilir. Bu ihtiyaç nasıl karşılanırsa karşılansın, karşılayan kuruma bir teminat verilmesi gereklidir. Teminat olarak tacire ait mal varlığı unsurlarının rehin olarak verilmesi olağan yoldur. Bu bağlamda tacir, taşınır veya taşınmaz bir malı veya ticari işletmesini rehin olarak gösterebilir

 

Rehnin Tarafları

Ticaret veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bir ticari işletmenin sahibi olan her gerçek veya tüzel kişi işletmesini rehin verebilir (TİRK.2/I). Ticari işletmeyi rehin alabilecek kişiler, kredi verebilecek kişilerle sınırlandırılmış olup TİRK.2’de sınırlı şekilde sayılmıştır. Bunların dışında kalan kişiler lehine ticari işletme rehni kurulamaz. Buna göre:

-   Tüzel kişiliği haiz ve sermaye şirketi olarak kurulmuş kredi müesseseleri; bankalar ve banka yetkisine sahip kuruluşlar gibi,

-    Kredili satış yapan gerçek ve tüzel kişiliği haiz müesseseler; tefecilik yoluyla borç para veren kişiler dışında kalan ve kredili satış yapan her türlü kişi ve kuruluşlar ve

-     Kredili satış yapan kooperatifler, rehin alabilir

 

Rehnin Konu ve Kapsamı

TK.11/III’de sayılan tüm mal varlığı unsurları rehnin kapsamına dâhil değildir. Bu husus TİRK.nın 3 üncü maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Buna göre rehnin kapsamı na sadece şunlar dâhildir: i) ticaret unvanı ve işletme adı, ii) taşınır duran mal varlığı (işletme tesisatı); rehnin tescili anında mevcut ve işletmenin faaliyetine sürekli olarak özgülenmiş olan makine, araç, alet ve motorlu nakil araçları ve iii) sınaî haklar; patentler, markalar, modeller, resimler ve lisanslar vb.

 

Rehin Hakkının Doğumu

Rehnin kurulması için Taraflar arasında bir rehin sözleşmesi yapılmalıdır. Sözleşme işletme sahibi tarafından bizzat yapılmalıdır. İşletme sahibinin temsilcisi, ticari temsilci sıfatına haiz olsa bile, özel olarak yetkilendirilmiş bulunmadıkça, rehin sözleşmesi yapamaz. Sözleşme, ticari işletmenin kayıtlı bulunduğu sicil çevresinde bulunan bir noter tarafından resen düzenlenmelidir (TİRK.4). Yetkisiz noterlerce düzenlenen sözleşmeler geçersizdir. Rehin kapsamına giren unsurların tam listesi (ayırt edici özellikleri ile) (TİRK.4) ile sözleşmede yer alır Rehin, ticaret veya esnaf ve sanat sicili memuru tarafından tescilden hemen sonra yazılı olarak, ilgili sicillere de bildirilerek ayrıca tescil edilir

 

Tarafların Hakları ve Borçları İle Üçüncü Kişilerin Durumu

Rehin veren, rehnin tescilinden sonra, işletmenin normal faaliyetine devam edebilmesi için gerekli her türlü işlemi yapma hakkına sahiptir (TİRK.10). Buna karşılık, alacaklının iznini almadıkça, işletmeyi veya rehin kapsamındaki münferit unsurları devredemez, ayni hakla sınırlandıramaz, yerini değiştiremez ve takas edemez (TİRK.10/II). Rehin alan, alacaklının iznini almadan değiştirme, devir, ayni hakla sınırlandırma veya alacaklıya zarar verme kasdı ile tahrip veya imha ederse alacaklının şikâyeti üzerine hapis ve para cezası ile cezalandırılır

Rehnin Paraya Çevrilmesi

İcra ve İflas Kanunu’nun taşınır rehninin paraya çevrilmesi hakkındaki hükümleri burada da uygulanır (TİRK.17, İİK.23). Borçlu borcunu ödemez ise işletme veya unsurlar satılarak alacak ödenir. İşletme rehninin kapsamına dâhil her unsur borcun tamamına karşılık teşkil eder

 

Rehnin Sona Ermesi

Aşağıda sayılan hâllerde ticari işletme rehni sona erer ve sicilden silinir. Rehnin sona erdiği, TİRK.7’deki diğer sicillere de bildirilir (TİRK.19/III).

• İşletmenin sicilden silinmesi halinde durum sicil memuru tarafından derhal alacaklıya bildirilir ve bu andan itibaren alacağın tamamı muaccel olur (TİRK.18). Alacaklı, keyfiyetin kendisine tebliğinden itibaren iki ay içerisinde rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipte bulunmazsa rehin hakkı kendiliğinden düşer (TİRK.18/II).

• Rehin alacaklısının, kaydın silinmesine yazılı olarak muvafakat etmesi, kesinleşmiş bir mahkeme hükmü ile işletme rehninin mevcut olmadığı veya ortadan kalktığının sabit olması ve rehnin paraya çevrilmesi hâllerinde rehin sona erer ve sicilden silinir

 

TİCARİ İş

Kavram ve Kriterler

Ticari iş kavramı Ticaret Kanunu’nun 3 ve 19 uncu maddelerinde düzenlenmiş ve belirli kriterlere bağlanmıştır. Belirlenen kriterler şunlardır:

Ticaret Kanunu’nda Düzenlenen İşler Ticaridir

Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş olan işler, bir ticari işletmeyi ilgilendirsin veya ilgilendirmesin ticaridir (TK.3). Bu hüküm, aksi iddia ve ispat edilemeyen bir ticari iş kriteri getirmektedir ki bu tip ticari işler mutlak ticari iş olarak adlandırılmaktadır.

 

Bir Ticari İşletmeyle İlgili Olan İşler Ticaridir

Diğer kanunlarda düzenlenmiş olan ve bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlemler ve fiiller ticari iştir (TK.3). İlgilendiren terimi, bir ticari işletmenin sadece taraf olduğu işlemleri değil, ticari işletmenin konu olduğu işlemleri de kapsar.

 

Ticari İş Karinesi

Bir tacirin borçlarının ticari olması karinedir. Gerçek kişi tacir, bu karineyi çürütebilir. Bunun için gerçek kişi tacirin, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirmesi veya işin ticari sayılmasına durumun elverişli olmaması gereklidir. Bu takdirde iş adi sayılacaktır

Bir Taraf İçin Ticari İş Niteliğini Haiz Olan Sözleşmeler Diğer Taraf İçin de ticaridir

Bir işlemin Taraflarından yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça diğer taraf için de ticari iş sayılır (TK.19/II). Bu hüküm, bir ticari iş yayma kriteri getirmektedir. Taraflardan biri için söz konusu olan ticari iş niteliği diğer tarafa da yayılmaktadır. Hükümle, mutlak bir kural getirilmemiştir.

 

Ticari İşlerde Faiz

Faiz, para alacağının medeni semeresidir. Faiz, tüketim ödüncü sözleşmesi veya başka bir hukuki işlem yahut fiil sonucunda başka bir kimseden alacaklı duruma geçen kişinin para alacağının karşılığı, bir nevi ücret ve kirasıdır. Faiz, işletim süresi bakımından, anapara faizi (kapital faizi) ve temerrüt faizi (gecikme faizi) şeklinde ikiye ayrılır. Anapara faizi, bir para alacağından belirli bir süre yoksun kalma karşılığı vadeye kadar işletilen faiz iken; temerrüt faizi, para borcunu zamanında ödemeyerek temerrüde düşen borçlunun, vadeden itibaren geçen süre için ödemesi gereken faizdir. Faiz, işletim şekli bakımından, basit faiz ve bileşik faiz (mürekkep faiz/faize faiz yürütme) şeklinde ikiye ayrılır. Basit faiz, bir alacağa belirli bir zaman dilimi için işletilen faizdir. Belirgin özelliği sadece anaparaya faiz işletilmesi, anaparanın faizine tekrar faiz işletilmemesidir. Bileşik faiz ise işlemiş olan faizin belirli dönemlerde anaparaya eklenilmesi ve böylelikle elde edilen meblağa tekrar faiz işletilmesidir. Diğer bir deyimle bileşik faiz, faize işletilen faizdir. Faiz, belirleyen irade bakımından, iradi faiz (akdi faiz) ve kanuni faiz şeklinde ikiye ayrılır. İradi faiz, miktarı sözleşme ile belirlenmiş olan faizdir. Bu faizin kaynağı alacaklı ile borçlunun iradesidir. Kanuni faiz ise miktarı kanun tarafından belirlenen anapara veya temerrüt faizidir.

 

Ticari İşlerde Zaman Aşımı

Ticari işler hakkında kanunla tayin edilmiş zaman aşımı süreleri sözleşme ile değiştirilemez. Ancak, kanun bunun aksini düzenlemiş ve kanunla tayin edilmiş olan zaman aşımı süresinin sözleşme ile değiştirilebileceğini hükme bağlamışsa zaman aşımı süresi değiştirilebilir

 

 




 

Etiketler: TİCARET HUKUKU I - HUK211U - KISA AÖF DERS ÖZETİ ÜNİTE 2 açıköğretim, aöf arasınav, aöf bütünlama, aöf ders özeti.aöf konu özeti, aöf final, aöf çıkmış sorular-