3. Ünite – Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi: Fransa
KONUMU, GENEL COĞRAFİ VE BEŞERİ ÖZELLİKLERİ
Fransa, Batı Avrupa coğrafyasında yer alan bir ülkedir. Kuzeyinde Belçika ve Luxembourg, batısında Atlantik Okyanusu, güneyinde İspanya ve Akdeniz, doğusunda İtalya, İsviçre ve Almanya ile çevrili altıgen şeklinde bir coğrafyaya sahiptir. İspanya ile arasında Pirene Dağları yer alır. Güney-doğusunda İtalya ve İsviçre’yle birlikte paylaştıkları Alp Dağları bulunur. Fransa, Avrupa’nın akarsu kaynakları açısından zengin ülkelerinden biridir. Ortaçağlardan beri Fransa, bu sularını ulaşım aracı olarak kullanmaktadır. Bugün birçok akarsu, yapay kanallarla birbirine bağlanmıştır. Fransa, coğrafyası çok yağış alan bir coğrafyadır. En önemli düzlüğü Beauce Ovası’dır. Bu ova, Fransa’nın tahıl deposu diye bilinir. Farklılıklar içeren zengin coğrafyası, Fransa’ya tarım alanında zengin bir ülke olma fırsatını sağlar. Bu yüzden Fransa, şarapçılık ve peynircilik alanlarında dünyaca ünlüdür. Fransa, aynı zamanda ileri sanayi ülkelerinden biridir. Otomotiv, gemi inşası, demiryolu çekicileri, uçak, kimya, petrol, uzay teknolojisi, nükleer enerji üretimi ve kozmetik alanlarında oldukça ileridedir Fransa, 280 bin km tutan karayoluna, çok yaygın ve faal demiryolu ağlarına sahiptir. En büyük kentleri arasında, başta başkent Paris olmak üzere, Marseille, Lyon, Bordeaux sayılabilir. Mezra, köy, kasaba ve kent biçiminde 40 bin civarında yerleşim birimi vardır. Ülkenin faal nüfusunun en çok biriktiği alan hizmetler ke simidir, onu sanayi ve tarım çalışanları izler
FRANSA’NIN GEÇİRDİĞİ EVRİM VE TEMEL ÖZELLİKLERİ
Fransa, Avrupa coğrafyasının en eski devletlerinden biridir. Bugünkü sınırlarına ulaşması bin yılı aşkın bir sürenin sonunda gerçekleşmiştir. Fransızlar, I789’da yaşanan ve kraliyet düzenini kaldırdıkları Devrim’den beri, meşruti monarşiler dâhil, çok farklı siyasal düzenleri denediler. Bunlar arasında beş cumhuriyet, iki imparatorluk ve 1815-1848 arasında tekrar ihya edilen meşruti krallık dönemleri sayılmalıdır. Bugünkü anayasal düzeni, Beşinci Cumhuriyet diye anılır ve yarı başkanlık rejimini öngörür; 1958’de kabul edilmiştir. Başlangıcından beri bu son cumhuriyet düzeninde de bazı önemli değişikliklerin yapıldığı görülür. Hemen belirtmek gerekir ki, Fransa’nın tarihi, Avrupa’nın diğer ülkelerinin tarihiyle adeta iç içe geçmiş gibidir. Bu tespit, Devrim öncesini ilgilendirdiği kadar, Devrim sonrasını da ilgilendirir. Fransa, kendi tarihini yaşarken, Avrupa’nın diğer ülkelerinde değişimlere bazen öncü olmuş, bazen de o ülkelerden etkilenmiştir. 1789 Fransız Devrimi, Fransa’da ulusal egemenlik,yurttaşların kanun önünde eşitliği ve ulusal dayanışma gibi yeni ilkeler ortaya çıkarmıştır
Beşinci Cumhuriyet Fransası’nın Anayasal Yapısı
Fransa, anayasal ve yönetsel konularda başlangıcı 18. yüzyıla kadar giden çok köklü bir geçmişe ve geleneklere sahip bir ülkedir. Devlet erkleri arasında karşılıklı sınırlandırmayı kuramsallaştıran Montesquieu’nün ülkesidir Fransa. Büyük Devrim’den beri bu alanda değişik seçenekler denenmiştir (Soucramanien, 2010, 105-107). Ciddi ölçülerde bir deneyim birikiminin olduğu bilinmelidir. Keza, merkeziyetçi alışkanlıkların Fransız siyasal ve yönetsel yaşamını hiç terk etmediği göz önünde bulundurulmalıdır. Beşinci Cumhuriyet Anayasası, Fransızlar’a ciddi boyutlardaki siyasal bir bunalımdan geçerken önerildi. Halk oylaması sonucunda da kabul edildi. Cezayir Bağımsızlık Savaşı, geriye dönüşü olmayan bir noktaya gelmişti. Özellikle çatışmalar, sadece Fransız güvenlik güçleriyle Cezayirli direnişçiler arasında olmaktan çıkmış, sayıları 1,5 milyonu aşan ve Cezayir’de yaşayan Fransa uyruklular ile yerli Cezayirliler arasına sıçramaya başlamıştı. 4. Cumhuriyet meclislerindeki siyasal partilerin kendi aralarındaki çekişmeler, Tarafların kabul edebileceği bir siyasetin oluşmasını engelliyordu. Fransa’da tam bir kamu otoritesi boşluğu ve yönetilememezlik iklimi hâkimdi. Bunalımdan çıkış yolu olarak De Gaulle’e çağrı yapıldı. General, daveti ancak kendi ilkelerine uygun bir anayasanın yapılması koşuluyla kabul edebileceğini, olağanüstü yetkilere gereksinmesi olduğunu ileri sürerek iktidar mevkiine geldi. Yeni cumhuriyet rejiminin başlangıcı, bu şartlar çerçevesinde yaşanmıştır. General, anayasal düzenlemelere ilişkin görüşlerini, yukarıda belirtildiği gibi, İkinci Dünya Savaşı sonrası Bayeux Söylevi’ nde açıklamıştı. Dolayısıyla yeni düzenin genel hatlarını bu söylevde aramak gerekir
Yeni Anayasanın Öngördükleri
5. Cumhuriyet Anayasası, bazı alanlarda Fransa’nın anayasal geleneklerini sürdürürken bazı alanlarda da önemli değişiklikler öngörüyordu. Anayasa’nın Giriş metninde Fransızlar,” 1789 Beyannamesi’yle açıklanan ve 1946 Anayasası’nın girişindeki ifadelerle de onaylanan ulusal egemenlik ve insan haklarına olan saygılarını ilan” ediyorlardı. Keza, egemenliği düzenleyen maddeyle “Fransa, laik, demokratik, sosyal ve bölünemez bir Cumhuriyet” diye tanımlanıyordu. Köken, ırk veya din farkı gözetilmeksizin bütün yurttaşların kanun önünde eşitliği teminat altına alınıyor; “tüm inançlara saygılı” olunacağı vurgulanıyordu. Cumhuriyet’in dövizi, öteden beri olduğu gibi yine “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik”ti. Temel ilke olarak, “halkın halk tarafından ve halk için yönetimi” esastı. Yeni Anayasa, pek açık olmamakla birlikte, militan demokrasi iklimini yansıtan hükümlere de yer verir. Örneğin, siyasal partilerin halkoyunu kazanmak için özgürce yarışabileceklerini belirttikten sonra, “ulusal egemenlik ve demokrasi ilkelerine saygı göstermeleri” gereği vurgulanır. 5. Cumhuriyet Anayasa’sı, Cumhurbaşkanlarını öne çıkaran hükümleri ve uygulamaları nedeniylesistemi “seçimle gelen krallıklar“ olarak nitelendirmektedir Fransa’da aşırı merkeziyetçi gelenekleri yumuşatma düşüncesiyle 80’li yıllardan itibaren bölgesel özerklik içeren bölge yönetimleri kurulmuş ve bu yönetim birimlerinin halkoyu ile belirlenmesi benimsenmiştir. Fransa’da kadın nüfus dışında uygulamaya konulan genel oy hakkı, 19. Yüzyıl ortalarından itibaren gelişmiştir.
FRANSA’DA SİYASAL KÜLTÜR VE SİYASAL KATILMA
Fransızlar için, bugün geldikleri çoğulcu kültür noktasına ulaşmak kolay gerçekleşmemiştir. Fransa, tarihinde hem Devrim döneminde, hem de Devrim’den sonra baskıcı dönemler yaşamış bir ülkedir. Tarihçilerin tespitlerine iltifat etmek gerekirse, Büyük Devrim’in hedeflerine varması için iki yüzyılı aşkın bir süre farklı siyasal mücadelelerden ve deneyimlerden geçilmiştir. En önemli mücadele alanını siyasal katılma tabanının genişletilmesi ve sosyal hakların tanınması sorunları oluşturur. Devrimden neredeyse yarım yüzyıl sonra bile, seçme seçilme haklarının pek sınırlı kaldığı görülür. 1830 liberal hareketleri sırasında yapılan yeni seçim yasasının öngördüğüne bakılırsa, ancak her 200 Fransız’dan sadece biri seçmen olma hakkına sahiptir. İşaret edilen 1830 ıslahatı sırasında, Birleşik Krallık’ta geçerli seçmen oranı 30 yurttaştan biriydi. Kısıtlı oy hakkı uzun süre uygulama bulmuş görünüyor. Fransızlara genel oy hakkının tanınması, Büyük Devrim sırasındaki kısa süren ve tam anlamıyla uygulama bulmayan girişim sayılmazsa, 1848 devrimlerinden sonra ve bu devrimler sayesindedir. Belirtmek gerekir ki, genel oy tanımlamasının içine henüz kadın nüfus, başka ülkelerde olduğu gibi Fransa’da da girmez. Genel oy denildiği zaman, bundan anlaşılan erkek nüfusun genel oy hakkıdır. Kadınların da seçmen olabilmeleri için bir yüzyıla yakın daha zaman geçmesi gerekecektir.
FRANSA’DA KAMU SİYASETLERİNİN OLUŞMASI
Fransız kamu siyasetlerinin oluşumunda, temel ilkelerden biri iktisadi yaşamın piyasa koşullarına bağlı olma ilkesidir. Bununla beraber, devlet aygıtının da piyasa oyuncuları arasında bulunması önemli bir başka değişkendir. Öncelikle, yerel ve merkezî kamu kuruluşları, piyasada mal ve hizmet alıcısı olarak önemli rol oynarlar. Kamu otoriteleri, bunun yanı sıra ya teşvikler ya da mali yardımlarla, ihtiyaç duyan kesimleri desteklerler. Fransız Elektrik İdaresi ve Demiryolları türünden kuruluşlar ise, doğrudan doğruya kamu iktisadi teşebbüsleri olarak faaliyet gösterirler. Otomotivde ve uzay sanayisinde de devlet önemli paylara sahiptir. İster devlet doğrudan sahip olsun, ister önemli oranda payı bulunsun, bu türden kuruluşlar, esas itibariyle piyasa koşullarında çalışırlar ve kârlılık temel amaçlarıdır. 4. Cumhuriyetin başlarında öngörülen planlı iktisadi yaşam, temelinde piyasa koşullarını hiç yadsımamış, piyasayı, serbest ticareti ve girişimciliği asıl kural olarak benimsemiştir Fransız kamu siyasetlerinin oluşumunda, temel ilkelerden birisi iktisadi yaşamın piyasa koşullarına bağlı olma ilkesidir.
0px; -; �i-�� �� ke-width: 0px;">Pn2=n2. W2
Ayrıca, her iki ülkede nispi maliyetleri işgücü miktarı tayin ettiğinden B ülkesinde:
Pi1=Pj1: Pk1: Pl1................Pn1=
i1: j1: k1: l1:.........................n1
A ülkesinde;
Pi2=Pj2: Pk2: Pl2..............Pn2=i2: j2: k2: l2 :.........................n2
Diğer taraftan A ülkesinin döviz kuruna R dersek;
B ülkesinin A ülkesine göre A malında aynı para birimleri cinsinden karşılaştırmalı üstünlüğünün olabilmesi için,
i1W1R<i2W2 olması şarttır.
A ülkesinin B malında B ülkesine göre karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olabilmesi için de
j1W1 R>j2W2 olması gerekir.
Bundan dolayı;
i1/i2<(W2/W1) R ve
A ülkesinin B malında karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olup, o malı ihraç etmesi için,
j1/j2>(W2 /W1) R olmalıdır.
Bu son iki denklemden
i1/i2<j1/j2 olduğu görülür.
Bütün mallar dikkate alınırsa,
i1/i2<j1/j2<k1/k2<l1/l2 .................... <n1/n2 olacaktır.
Aslında bu ifade malların işgücü maliyetlerine oranından başka bir şey değildir.
Öyleyse bu durumda ticareti belirleyecek olan her iki ülkedeki ücret oranını gösteren
W/WR ifadesidir. Örneğin, W/WR = 1 ise, her iki ülkede ücret seviyesi eşit demektir. Bu durumda B ülkesinin ihraç mallarını A ülkesine göre işgücü maliyetleri daha düşük olan mallar teşkil edecektir; ithalatını ise işgücü maliyetleri daha yüksek olan mallar oluşturacaktır.
Karşılaştırmalı Üstünlüğün İkiden Çok Ülke İle Açıklanışı
Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi ikiden çok ülke söz konusu olduğu zamanda aynen iki ülke hâlindeki duruma benzer şekilde ortaya çıkacaktır. Örneğin n sayı- da mal, m sayıda ülke söz konusu ise,
1. ülkenin i1/i2<j1/j2<k1/k2<l1/l2......................<n1/n2
2. ülkenin i2/i3<j2/j3<k2/k3<l2/l3......................<n2/n3
............................................................................................... m. ülkenin im-1/im<jm-1/jm<km-1/km<lm-1/lm..........<nm-1/nm olacaktır. Eğer nispi işgücü maliyetlerine göre herhangi bir malda uzmanlaşan ülke, dünya talebinin tümünü karşılayamazsa, nispi işgücü maliyetlerine göre bu malı ikinci (ve üçüncü vs) derecede etkinlikle üretmesi gereken ülkeler üretecek ve dünya talebinin geri kalan kısmını karşılamak için ihraç edeceklerdir.
Dinamik Karşılaştırmalı Üstünlükler
Karşılaştırmalı üstünlükler teorisi yapısı itibariyle statiktir. Statik olması dolayısıyla sürekli eleştiri konusu olmuştur. Çünkü ülkeler eğer karşılaştırmalı üstünlüklere göre uzmanlaşırsa hep aynı malda (ya da sektörde) uzmanlaşmış olarak kalacaktır. Bu da günümüzde mamul mal üretip satan sanayileşmiş ülkelerin hep sanayi malı ihracatçısı, diğer ülkelerin de hammadde (tarım ve maden) ihracatçısı olarak kalmaları anlamına gelir. Oysa Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi’nde (D. Ricardo’nun görüşüne göre), verimlilik farklılığına neden olan ülkelerdeki teknoloji farklılığı zaman içinde değişir. Teknolojide geri durumda olan ülkeler zamanla ileri teknolojiye geçebilir. Böyle bir değişim olursa, ülkeler eskisine göre farklı malda (veya sektörde) karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olabilir